Aç olan âlemde ekmek yok sanır.
(SABAYİ 16.yy.)
Pür ateşim açtırma benim ağzımı zinhar
Zalim beni söyletme derunumda neler var.
(LEYLA HANIM 19.yy.)
Hani ol gül gülerek geldiği demler şimdi
Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz
(MAHİR 18.yy.)
Kimsesiz kimse yok, herkesin var bir kimsesi
Kimsesiz kaldım yetiş, kimsesizler kimsesi
(RUŞENİ 14.yy.)
Ne yanar kimse bana âteş- i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı
(FUZULİ 1495-1556)
Cânı kim cânânı için sevse cânânın sever
Cânı için kim ki cânânın sever cânın sever
(FUZULİ 1495-1556)
Tutuştu gam oduna şâd gördüğün gönlüm
Mukayyed oldu ol âzâd gördüğün gönlüm
(FUZULİ 1495-1556)
Canımı canan eğer isterse minnet canıma
Can nedir kim kurban etmeyem cananıma
(FUZULİ 1495-1556)
Allah’a sığın şahsi halîmin gazabından
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pek olur.
(ZİYA PAŞA 1825-1880)
Âdeme adam gerektir adam etsin âdemi
Âdem adam olmayınca netsin adam âdemi.
(ZİYA PAŞA 1825-1880)
Muradını anlarız ol gamzenin izanımız vardır,
Belî söz bilmeyiz ama biraz irfanımız vardır.
(NEDİM ?-1730)
Ey kimsesizler, el veriniz kimsesizlere
Onlardır ancak el verecek kimse sizlere.
(YAHYA KEMAL 1884-1958)
Hülyası kalmayınca hayatın ne zevki var
Bitsin hayırlısıyla bu beyhûde sonbahar
(YAHYA KEMAL 1884-1958)
Gör zahidi kim sahibi irşad olayım der
Dün mektebe vardı bugün üstad olayım der.
(RUHİ ?-1605)
Avazeyi bu âlemde Davud gibi sal
Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş.
(BAKİ 1526-1600)
Kadrini seng-i musallada bilüp ey Baki
Durup ey bağlayalar karşında yaran saf saf.
(BAKİ 1526-1600)
Göğe mi erdi başım yeryüzüne geldimse
Var mı bak bencileyin yıldızı düşkün kimse
(ŞİNASİ 1826-1871)
Başımla gönlümü edemedim eş
Biri yüz yaşında biri yirmi beş.
(CELAL SAHİR EROZAN 1883-1935)
Süzme çeşmin gelmesün müjgân müjgân üstüne
Urma zahm-ı sineme peykân peykân üstüne
(RASİH- 18.YY.)
Ne dünyadan safa bulduk, ehlinden ricamız var
Ne dergâh-ı İlâhîden başka ilticamız var
(NEF’İ 1572-1635)
Zalimin ser-rişte-i ikbalini bir âh keser
Rızka mâni olanın rızkını Allah keser
(NEVRES ?-1762)
Bir gül, dalında durduğu müddetçe tazedir
Bir gül, çelenge girdiği gün cenazedir
(F. NAFİZ 1898-1973)
Yollar boşaldı artık, yolcular buldu vaha
Yolcular gitmese de yollar gider Allah’a
(HEKİMOĞLU İSMAİL 1932- –)
Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası
Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası
(MEHMET AKİF 1873-1936)
Aşk cellâdından ne çıkar mademki yâr vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
(SEZAİ KARAKOÇ 1933- –)
Ölüm güzel şey budur perde ardından haber…
Hiç güzel olmayaydı ölür müydü Peygamber?
(NECİP FAZIL 1904-1983)
Bir acaip talihim var, her işim bozgun düşer
Bülbül için dam ursam, içine kuzgun düşer
(AŞIK ÇELEBİ 1519-1571)
Geldimse ne var ben şuâra bezmine âhir
Âdet budur,âhirde gelir bezme ekâbir
(NEV’Î 1533-1599)
Elbet put olur, öpülen eller etekler
Elbet öpen oldukça, olur öptürecekler
(MİTHAT CEMAL KUNTAY 1885-1956)
Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihande bir nefes sıhhat gibi
MUHİBBÎ (KANÛNÎ) 1494-1566
O gül endam bir al şâle büdünsün yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün
(ENDERUNLU VASIF ?-1824)
Gülüvermen için gülü vermem mi gerek
Haydi gülüm gülüver de, gülü vereyim.
ANONİM
Bir gül dedi bülbül güle, gül gülmedi gitti
Gül bülbüle, bülbül güle, yâr olmadı gitti
ANONİM
Renkleri inci ince ne anlatırsın köre
Konuş her insanla kendi aklına göre
ANONİM
Derdime vâkıf değil cânân beni handân bilir
Hakkı vardır şâd olanlar herkesi şâdân sanır
ANONİM
Pişkinin halini anlayamaz ham,
Kısa kesmek gerek sözü vesselam
ANONİM
Kabiliyet dâd-ı Hak’tır her kula olmaz nasip
Sad hezâr terbiye etsen bî-edep olmaz edîp.
ANONİM
Senden, bilirim yok bana bir faide ey gül
Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül
ANONİM
Geçme namert köprüsünden ko aparsın su seni,
Yatma tilki gölgesinde ko yesin aslan seni.
ANONİM
Doğru olursan ok gibi yabana atarlar seni
Eğri olursan yay gibi ellerde tutarlar seni
ANONİM
Ne kendi rahat etti ne verdi halka huzur
Yıkıldı gitti cihandan dayansın ehl-i kubur
ANONİM
Pişkinin halini anlayamaz ham,
Kısa kesmek gerek sözü vesselam
SÖZÜ ANONİM DEĞİL MEVLANA’NIN MESNEVİSİNİN ON SEKİZİNCİ BEYTİDİR.