Akıl Yükü

“Akıl yükü” sözüyle zihnimde iki anlam beliriyor: Birincisi aklın kendisinin yük olması, ki bunun (odun yükü gibi) bir taşıyanı olur; ikincisinde ise belli bir yük var (eşek yükü gibi) ve taşıyıcı da akıldır.

Birinci anlamda bir yük kabul ettiğim aklın taşıyıcısı kalptir. Akıl yaşadıkları ve gördükleri karşısında yakıp yıkmak, asıp kesmek, kırıp dökmek ister ama kalp buna müsaade etmez. Ancak bu kalbin (sahibinin) işi çok zor. Çünkü ele avuca gelmez (bir çocuk gibi olan) aklın kontrolü hayli güçtür.

 İkinci anlama göre, belli bir yükü taşımak durumunda olan aklın işi zorlaşıyor. Düşüncem bu noktada yoğunlaşınca rahmetli annemin bunaldığı zaman dilinden düşürmediği şu dua sözünü hatırladım: “Aklıma mukayyet ol Allah’ım.”  

İkinci anlama açıklık kazandırabilecek bir sözü de zaman zaman rahmetli babam kullanırdı: “Delilik az akılla idare olmaz (yönetilemez).”

Halk arasında deli diye anılan ancak hiçbir işinde başkalarından geri kalmayan (yani ayakları üzerinde durmayı çok iyi becerebilen) hatta kişileri ve olayları pek umursamayan tavırlarıyla da akıllı bilinenlere/geçinenlere fark atan Don Kişot tavırlı kişiler düşünülerek söylenmiş bu sözdeki anlam derinliğini yıllar sonra daha iyi anlıyorum.

Yakınımda olanlardan biliyorum: Bunlar, birçok yokluğun ve problemin içinde olmalarına rağmen aymaz ve umursuz görünebiliyorlar. Bunların bu rahat görüntüleri“Dışı seni yakar, içi beni yakar, kol kırılır yen içinde kalır.” sözlerine uygun kendilerini gizlemeyi bildiklerinden midir, nedir, ben bu insanları çözemedim.

Çevremizdekilere verdiğimiz görüntü nasıl olursa olsun her akıllı, kendi aklı düzeyinde, kendisine yüklenen yükü taşımak zorundadır. Bundan kaçanlar, kendisiyle ve çevresiyle çatışır. Huzur bozar, huzursuz olur. Dünyada oluşan bütün problemlerin kaynağında aklının yükünü taşımak istemeyen tembeller vardır.

Bir sınıfta şu beyti değerlendiriyoruz:

            Ey hâce eger kim sen isen âkil ü dânâ

            Şeydalığı bin akla değişmez dil-i Şeyda (BAĞDATLI RUHİ)

(Ey hoca, eğer sen akıllı ve bilginsen, çılgın gönül çılgınlığı bin akla değişmez.)   

            Buradaki hoca, aklına ve bilgisine rağmen birçok yanlışın içinde olan kişidir. Bunu şiirin diğer beyitlerinden anlıyoruz. Bu gibi kişiler karşısında çılgın gönül, çılgın kalmayı yeğlemiş.

            “Aklın getirdiği sorumluluktan kaçış mümkün mü?” sorusu gündem oluyor sınıfta.

Bir kız öğrenci “Ben hiç büyümek istemiyorum.” diyor.

Bir erkek öğrenci: “Bu hâlimden bile memnun değilim. Keşke altı yaşıma geri dönebilsem.”

Bir başka erkek öğrenci ise şöyle diyor: “Her birimiz böyle hayaller kurabiliriz. Ancak ne büyümemek elimizde ne de altı yaşımıza geri dönmek. Bu da demek oluyor ki aklın getirdiği sorumluluktan kaçış mümkün değil.”

            Sınıfa bir soru soruyorum: “Ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin.” sözünü konumuzla ilişkilendirebilir miyiz?

Bir öğrencim atılıyor: “O zaman bu sözüYa bu deveyi güdersin ya bu deveyi güdersin.” şeklinde değiştirmemiz gerekir.”

            Konu anlaşılmıştır, diyorum…

 

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir