Miras Keçe – Kenan Hulusi Koray

Biz insanlar, şu etrafımızdaki cansız şeyler için ne biliyoruz? Yatak odalarımızın bir tarafında yahut başucumuzda duran şu komodin, içinde yattığımız şu karyola, üzerinde yemek yediğimiz masalar, duvardaki bir çerçeve, hülasa evimizi teşkil eden bu şeyler hakkında bilgilerimizin derecesi nedir? Galiba koca bir sıfır!..
Geçen sene ailemize bir taraftan küçük bir miras hissesi düştü. Çini bir soba ile dört boru, iki kanat perde, ayaklı bir gaz lambası, beş altı tencere, boş bir sandık.Yani dayalı bir mirasta karşı tarafın gönderebileceği birtakım şeyler… Affedersiniz; birçok defalar yaptığım gibi, yine unutuyordum: Bir de küçük bir keçe parçası.
Evdekiler adet veçhile, bütün bunları didik didik ettikten sonra:
– Doğrusu, Paşa’nın karısı tam ümit ettiğimiz gibi çıktı, dediler. Ayol bunları eskici bile kabul etmez.
Hakları vardı. Çini soba, mirasına konduğumuz Paşa’nın 31 Oda evlendiği zaman aldığı sobaydı. Sandık da hanımın ilk çeyizlerini sakladığı sandık. Perdeler lime lime olmuştu.Yalnız birisinin kornişi duruyordu. Birisinin de uç tarafındaki işlemeler henüz çürümemişti. Tencereler kalaysızdı! Ya şu keçe parçası…
Halam:
– Vallahi utansınlar, dedi. Bu keçe parçası da gönderilir mi kardeş?
Annem:
– Deli olmuşlar, dedi. Hiç olmazsa Paşa’nın Yemen dönüşü getirdiği canım Hicaz işlerinden bir tanecik kor insan.
Halam
– Kuzum Hanife, dedi. Allah aşkına şu keçe parçasını uşakla yollayıp bahçe duvarlarından içeriye attır.
Ve sonra, iç kapının hemen önünde odaya atılıvermiş olan keçe parçasına terliklerinin ucuyla şöyle bir dokundu:
– 0, dedi. Keçe değil, pislik yuvası.
Ertesi günü, bizim küçük mirası çöpçü bile kabul etmedi. Arabayı abur cuburla dolduramam hanımefendi!” dedı Yalnız Aşçı Mehmet başka bır şey yaptı. Keçeyi beş altı su yıkadı. Tele astı. Kuruttu:
– Hanımefendiciğim, dedi. İsterseniz yemek odasının kapısı altına seriverelim. Kuru tahtayı da kapamış oluruz!
Keçe bir müddet orada kaldı. Belki beş altı ay, hizmetçi kız haftada iki defa çınar ağacının altına asıyor; elinde bir değnek, bir taraftan var kuvvetiyle dövüyor, bir taraftan da:
– İllallah bu keçeden, diyordu. Evin bütün tozlarını yer, tutar!
Sonra bir gün mutfakta çamaşırcının küçük iskemlesi üzerinde gördüm. Orada dört kat edilip bırakılmıştı. Kış gelince bir iki ay kümesin üstüne örtüldü. Birkaç hafta bahçede sürünüp kaldı. Bir gün, sokak kapısının önünde, baktım paspas vazifesini görüyor.
Nihayet geçen hafta annem şöyle dedi:
– Bu ufak tefeklerden bıktım usandım, çocuklar!
Annemin ufak tefek dediği şeyler Paşa’nın mirasından çini soba ile borular, ayaklı gaz lambası, bir yığın Fransızca mecmua, eski bir dolap, birkaç da tencereydi. “Küçük odaya bunlardan girilmiyor doğrusu. Satmaktan başka hiç çare yok!”
Eskici iki yahudi ile anlaşamadık. Ertesi günü getirdiğim biri de topuna birden üç buçuk lira verince annem:
– Dilenciye veririm de bu heriflere yine satmam, dedi. Adamı da kapı dışarı etti. Sadece eskiler tüccarını kapıya doğru uğurluyordum ki birdenbire durdu.
– Beyim, dedi. Bunu satmıyor musunuz?
– Hangisini?
– Şu keçeyi canım!
Annem:
– Allah Allah, dedi. Adam çıldırmış galiba! Ayol kaç para verirsin ona sen!
– Dört lira vereyim hanım!
– A, a, a, sen sahiden aklını oynatmışsın ayol. Canım çini soba ile sedirlere on lirayı çok gör de pis keçeye dört lira!..
Halam merdivenlerden acele acele indi. Zannedersem annemin koluna bir çimdik atmış olacak ki ikisi birden yan odaya daldılar. Ben de kapı ile sofa arasında kulaklarımı onlara verdim.
Halam:
– Aman Hanifeciğim, bu işte bir şey olacak, diyordu. Adam ya hiçbir şeyden anlamıyor yahut bu keçe bir şey?
Ben:
– Canım, dedim, uzatmayın Allah aşkına. Böyle eskiciler vardır. Bir eve girdiler mi en umulmayacak şeye para verirler. Ama blöftür ha; alaydır, verin bakalım alıyor mu?
Bununla beraber üçümüz, daha doğrusu, ben, annem, halam, hizmetçi kız, aşçı miras keçenin üzerine birdenbire eğilmiştik. Ayaklarımızın altında günlerce paspas vazifesi gören keçe, bana gerinip uyanıyor gibi geldi. Adeta şahrem şahrem dökülen kenarları, binlerce ayak gibi kımıldıyor. Ayaklarımızla yara içinde kalan göğsü, tuhaf bir şifa merhemiyle iyileşmiş kadar teneffüs ediyor; ötesinde berisinde bir iki çiçek kırıntısı tarhları yeni yapılmış bir bahçede sanki gözlerini açıyordu. Sanki bir iki dakika daha geçerse birdenbire aramızda ayaklanacak; parmaklarımızın arasından fırsatını bulduğu dakika, cins bir at gibi süratle uzaklaşıp gidecekti.
Fakat annem uzatmadı:
– Bana bak, dedi. Bizim alayla düzenle işimiz yok. Hepsine on lira ver, al git!..
Adam, diğer eşyaların bulunduğu odaya girmeden keçeyi derleyip topladı. Koltuğuna aldı:
– Hanımcığım, dedi. Şimdi bir araba getirip ötekileri de alırım!
Miras keçenin müşterisini ancak bir hafta sonra görebildik. Daha kapıdan girer girmez:
– Sormayınız, dedi. Daha iki dakika duracak olsaydım, sizin keçeden tam iki yüz lira kazanıyordum.
Bir dakika durdu:
– Müzeden aldılar, dedi. Benim yirmi beş liraya sattığım adam tam yüz yetmiş beş lira kazandı.
Halam koltuğa yığıldı. Annem biraz kolonya ister gibi oldu. Ben de soğuk su ile yüzümü bir iyice yıkadım!
Halamdan aşçıya kadar, gece gündüz üç gün bizim keçe konuşuldu. İçimizde hiçbirimiz inanmıyor.
Halam:
– Gözlerimle görmeliyim, diyordu. Bizim keçe… Paşa’nın mirası… İki yüz lira… Vallahi yalan…
Bu muhaverenin ertesi günü halamla annem önde, ben arkada, hizmetçi kızla aşçı daha geride Topkapı Sarayı’nın yeni açılan eski işlemeler ve halılar müzesinden içeri girdik.
Her nedense hepimizde tuhaf bir titreme vardı. Hizmetçi kız aşçıya sokuluyor, çınar ağacının altında, miras keçeyi değnekle saatler saati dövdüğü, suya vurduğu, ıslattığı, tekrar kuruttuğu, tekrar dövdüğü günleri düşünüyordu.
Halam birdenbire durdu:
– Çocuk, dedi. İşte, işte…
Hakikaten bizim keçeydi. Bir sedirin üzerinde duruyordu. Tek başınaydı. Yukarıdan açık bir pencereden, yüzüne hafif bir gün ışığı vurmuştu. Adeta bacak bacak üstüne atmıştı, gururlu bir hali vardı.
Hepimiz bir adım geri çekildik. Zaten kalın bir kordon bizi birbirimizden ayırıyor; aramıza, âdeta denizler, okyanuslar, servetler ve asırlar koyuyordu. Ben biraz eğildim ve keçe hazretlerinin hemen üzerine bırakılmış olan levhayı okumaya çalıştım:

Dokuzuncu asır mamülatından
(Hicrî 1090)
Anadolu Selçukluları zamanına ait

Halam duramadı. Elini uzatmak; parmaklarıyla yoklamak istedi. Fakat birdenbire yan tarafımızda odacılardan biri atıldı:
– Hanım dedi, bak, peşin haber vereyim. El sürmek, dokunmak yasak. Bunlar antika şeylerdir çünkü.
Sonra yavaş yavaş annemle halamın arasına girdi:
– Müzeye geleli bir hafta oluyor, dedi. Ama bin senelik… Yazık ki maldan anlamayan kişiler eline düşmüş. İnsanlar değil, eşekler kullanmış. Şu örmeğe bakın… Şu sarı renge, şu toz pembesine… Hayvan olsa bunları görür insan be?..
Keçenin karşısında ne kadar kaldığımızı bilmiyorum. Yalnız benim başımın içinde bir sinema hilesi gibi keçe, değnek, paspas üstünde tepinen ayaklar, çamaşırlıktaki iskemle, kümesin üstü, tozlar, sonra tekrar değnek, yine paspas üstünde tepinen ayaklar, halam, hizmetçi kız, hepsi birbirine karışıyor; bu oda içindeki bütün eşyaları alıp götüren bir sel hızlı hızlı akıyordu.
Aman, evinizdeki eşyalara dikkat edin… Ne olur ne olmaz!

93 Yorum

  1. deniz 4 Ocak 2010 saat 20:15

    çok güzel bi hikaye beğendim 😀

  2. karaca 11 Ocak 2010 saat 19:11

    bence çok güzel

  3. elif 17 Ocak 2010 saat 08:10

    ben 7.sınıfım bu hikayeyi öğretmenimiz okumuştu bize etkinlikleri wardı ben bu hikayeyi çok beğendim bazı geri zeka insanlara çok güzel ders weriyor:-)))))

  4. aleyna 20 Ocak 2010 saat 14:45

    bz de okulda bu metni işliyorz valla çk tşk çk işime yaradı

  5. seçil 8 Şubat 2010 saat 14:14

    ben bu hikayeyi okudum.hayatta her eskinin bir tozu olursa kıymeti anlaşılır.işte bunun tozu vardı ama körler göremedi.çok üzgünüm. 7/D SEÇİL ÇETİNOL

  6. kübra 9 Şubat 2010 saat 19:54

    süper bi hikaye bize öğretmenimiz araştırın dedi iyiki demiş yoksa böyle anlamlı bir hikayeyi nasıl bulurdun (DERS VERİCİ……)

  7. Cüneyt 10 Şubat 2010 saat 20:29

    Valla biz de işliyoruz etkinlikler vardı o yüzden girdim buraya herkesin eline sağlık.=D

  8. elvan 11 Şubat 2010 saat 16:07

    sınıfta hoca okudu ilk, niye kısaltırlar anlamıyorum yhaff

  9. Ezgi 11 Şubat 2010 saat 21:58

    Gerçekten harika bir hikaye…Bizde bu metni işliyoruz.Çok işime yaradı.Teşekkürler…:)

  10. Bensu 16 Şubat 2010 saat 14:47

    çok beğendim bu hikayeyi, ana fikri eskiden kalma eşyaların ne kadar değerli olduğunu(maddi,manevi) ve onları daima korumamız gerek.:D

  11. Cann 16 Şubat 2010 saat 20:35

    Sinifta Ögretmenimiz Okudu…
    Çok Güzel Bir Hikaye…

  12. alper 16 Şubat 2010 saat 21:32

    saol walla,cok isime yaradı
    etkinlikleri burdan baka baka yaptım :>

  13. canan 23 Şubat 2010 saat 16:41

    ben de 7.sınıfım ve öğretmenimiz bize bu hikayeyi okudu ve etkinliklerini ödev olarak verdi.bende hikayeyi unutmuştum okunca etkinliklerini yapacağım.ayrıca çok işime yaradı.bu hikayeyi buraya koyana çok teşekkür ederim.

  14. Sefa 8 Mart 2010 saat 21:03

    Gerçekten çok güzel bir hikaye, bizde bu hafta bu metini işleyeceğiz.Teşekkürler http://www.edebiyatsahnesi.com 🙂

  15. orhun 15 Mart 2010 saat 19:20

    çok güzel bir hikaye öğretmenimiz bize bunu okumuştu.

  16. gamze 7 Nisan 2010 saat 17:20

    çok süper zaten bizim türkçe öğretmeni okumuştu

  17. ece 29 Nisan 2010 saat 18:34

    biz okulda bunu işledik bunu en başta okumuştum buradan ve derste işime çok yaradı bu site sayesinde perfonmans ödevime bir tane yüz geldi bunu yayınlayanlara tekrar tekrar teşekkür ederim.

  18. zeynep 11 Kasım 2010 saat 13:23

    süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr

  19. ertuğrul 15 Kasım 2010 saat 11:39

    valahi süper böyle hikayeyi ilk defa duydum kenan hulusiye tşk

  20. nagihan 21 Kasım 2010 saat 13:17

    çok işime yaradı saolun ama bi de ana fikrini yassaydınız süper olurdu

  21. nagihan 21 Kasım 2010 saat 13:17

    😀

  22. esma 22 Kasım 2010 saat 19:47

    bence çok güzel….

  23. tolga 26 Kasım 2010 saat 17:33

    böyle bir metin olamaz ellerim koptu

  24. kenan 27 Kasım 2010 saat 13:11

    ben bu hikayeyi çok yazmıştım miras keçeyi

  25. hasan 28 Kasım 2010 saat 18:34

    cok güzel bir metin…..:)

  26. fatma 30 Kasım 2010 saat 17:52

    bize hoca ödev verdi yazın diye performans elim belim koptu walla yazana kadar

  27. Zehra 2 Aralık 2010 saat 15:20

    Ya cok güzel bir metin… 🙂
    Hocamız bize ödev veRdi ya 🙁
    Bu metinin hepsini yazana Kadar canım cıktı biDe fiilimsilerini buLcakmısızz 🙁 Daha cok isim var coookk… (

  28. Melinda Güneş 7 Aralık 2010 saat 17:21

    İşte bizim sahip çıkmamız gereken mirasları yerlere atmamalı ve onu sahiplenmeliyiz.işte bu bizim kültürümüzdür .ARKADAŞLARR…SÜPER VE DERS ÇIKARILACAK BİR HİKAYE….

  29. ceren 10 Aralık 2010 saat 15:04

    bunu nasıl tiyatro metni haline getirebilirim? .s

  30. dj prenses 15 Aralık 2010 saat 16:01

    bence bir keçeye bile böyle davranılmamalı

  31. tuğçe 16 Aralık 2010 saat 16:56

    bence bu muhteşem bir metin bana buradaki deyimleri çıkarabilirseniz sevinirrimm :)))

  32. ela 25 Aralık 2010 saat 17:59

    çok güzel bir hikaye

  33. Damla 26 Aralık 2010 saat 09:57

    Bence güzel yhaa çok işime yaradı bu siteee 😀

  34. dilara 28 Aralık 2010 saat 16:48

    gerçekten çok güzel bir hikaye

  35. ApAcİ cEnGiZXD 30 Aralık 2010 saat 21:20

    ben de beyendim gerçekten de çok guzel

  36. emine 31 Aralık 2010 saat 10:58

    biz de bunu işliyoruzz 😀
    işime çok yaradı yaw 😀

  37. serseri 1 Ocak 2011 saat 15:56

    süperrrrrrrrrrrrrrrrrrr

  38. bihter 3 Ocak 2011 saat 14:14

    akideşler men 7. sınıfa gidirem

  39. fatma gül 3 Ocak 2011 saat 17:50

    bence çok güzeldi iyi bir ders çıkarılıyor

  40. fatma gül 3 Ocak 2011 saat 17:51

    🙂

  41. emine 4 Ocak 2011 saat 13:44

    çok teşekkürler… işime yaradı:D

  42. benla 4 Ocak 2011 saat 14:51

    atakazlar men 7.sınifi gide biliremm

  43. meltem 5 Ocak 2011 saat 17:42

    mbu metin çok güzel

  44. pusat 5 Ocak 2011 saat 18:05

    çoooooooook süper abi bu hikaye beğendim zd 🙂

  45. Site Sahibi . 8 Ocak 2011 saat 14:09

    Miras Keçe .d.d
    Türkçe Dersinde Bu Konudayız Ve Öğretmenimiz Birkaç Soru Yazdırmış Gerçektende Sorulardan Bazılarının Cevplarını Unutmuşum. Hemen Bilgisayarımı Açtım Ve Google Miras Keçe Yazdım Birkç Site Çıktı ama Ben Bu Siteye Girdim Vee Gerçektende Çok Ama Çok İşime yaradı Gerçekten Emeği Geçen Bütün Herkese Teşekkür Ediyorum xp

  46. xxasixx 8 Ocak 2011 saat 16:39

    çk güzelmiş beyendim harika biz bunu işliyozz.. tşkr… 🙂 😀

  47. defne 9 Ocak 2011 saat 11:25

    çok güzel bir hikaye ama anafikrini ve konusunu da paylasın lütfen

  48. zeynep 9 Ocak 2011 saat 17:51

    Çok qüzel yha çok beqendim ders verici aynı zamanda çokta işime yaradı bu siteye çk teşekkür ediyorum

  49. sbs çocugu 11 Ocak 2011 saat 21:51

    ii dersler verio

  50. demetria 12 Ocak 2011 saat 16:50

    harika bir hikaye çok byendimm çok işime yadı hoca performans ödevi olarak miras keçein devamını yazıcaktıkta bu hikaye burda bulunca yazdımm tabii biraz deqiştirerek bunu yayınlayana tekrar tekrar tşekkür ediyorum burda olmasaydı ben yanmıştımm :):):):):):):):):):)

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir